Kayıtlar

İki Şehrin Hikayesi - Charles Dickens

Resim
       “Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca Cennete gidecektik ya da tam aksi istikamete…”        Dünya edebiyatının en iyi giriş cümlelerinden birine sahip Dickens’ın ölümsüz eseri ‘İki Şehrin Hikayesi’. Romanın son sayfalarını araladıkça bu giriş cümlesinde ki zıtlıkları, çelişkileri, sağı ve solu, yukarıyı ve aşağıyı (Aristokrasi ve Halk, İngiltere ve Fransa, Devrim öncesi ve sonrası) çok net çizgilerle anlayabiliyoruz.      Charles Dickens’ın en büyük tarihi romanı olarak bilinse de İki Şehrin Hikayesi; tarihin yanı sıra aşkı, şiddeti, dramı bilhassa açlığı, sefaleti, hırs ve intikamı olabilecek en iyi kurgu ve en iyi betimleme ile okura anlatan bir roman.      İki Şehrin Hikayesi, haksız yere 18 yıl mahkum edilen ve ölü olarak bil

Lanetli Tavşan - Bora Chung

Resim
Modern Çağın Büyülü Gerçekleri  ve  Öykü Koreli yazar Bora Chung’ın on öykü derlemesini oluşturan ‘Lanetli Tavşan’, büyülü gerçekçiliğin nüfuz ettiği, bugünün tuhaf ve acımasız dünyasını; korkudan gerilime, bilim-kurgudan fantastik edebiyata, grotesk türden mitolojik öğelere uzanan bir anlatım ile farklı evrenlere farklı karakterler aracılığıyla “aynı” yalnızlık perspektifinden bakan bir kitap. Yazarın deyimiyle, “tuhaf ve acımasız dünyanın yalnız insanlarına” adanmış öyküler yalnızlığı temel alsa da hem kurgu bakımından hem duygu bakımından çok katmanlı bir anlatım sunmakta. Dilin sadeliği, duruluğu; olayların, karakterlerin acımasız netliğine, kasvetli atmosferin tüyler ürperten ilginçliğine ya da tuhaflığına elden hiç düşürmeyeceğiniz bir akıcılık ve sürükleyicilik katıyor. Öyküler, teknolojiden kültüre dilden sosyal statüye bedenden zihne uzanan bugünün temel dogmalarını sıklıkla karşılaşmadığımız bir bakış açısıyla altüst ediyor. Şüphesiz bu etkileyiciliğin, kurgunun bugün h

Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım - Herta Müller

Resim
'Bir Yolculuktur Hayat' Sıcak, çok sıcak bir ‘Temmuz’ gününden selam ❤ Uzun zamandır sizi tanıştırmak istediğim bir kitap eh bir de pek değerli bir yazarımız var. Romanya Almanlarının azınlığını oluşturan bir ailede dünyaya gelen Müller, İkinci Dünya Savaşı’nın kanlı günlerinde büyümüş; hem Nazi sempatizanlığına hem faşist devlet düzenine karşı çıkmış, ‘Çavuşesku’ diktatörlüğüne başkaldırmış. Bir makine fabrikasında çevirmenlik yaparken Rumen gizli servisine ajanlık yapmayı reddetmesi ile işten atılmış, birçok kötü suçlamaların hedefi olmuş, defalarca sorguya alınmış. Müller’in ilk kitabı 1982’de sansürlenerek yayınlanmış olsa da yazarın yenilikçi dili eserin 1984’de Almanya’da yayımlanması ile Çağdaş Alman Edebiyatında çığır açmasına neden olmuş. Sayısız ödül ile onurlandırılan Müller, 2009 yılında “şiirin yoğunluğu ve nesrin doğrudanlığını kullanarak yurtsuzların dünyasını betimleme yeteneğiyle” Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüş.   Keşke Bugün Kendimle Karş

Köpek Kalbi - Mihail Bulgakov

Resim
“Kara Mizah ki ne Kara Mizah”   Eser, dönemin Sovyet Rusya’sında yaşayan aç, yaralı bir sokak köpeği olan Şarik’in en savunmasız, çaresiz hatta düşkün olduğu günlerde kurtarıcı bir melek olarak benimseyeceği Dr. Filipp Filippoviç ile karşılaşması ile başlar. Dr. Filipp Filippoviç beyin üzerine araştırmalar yapan dünyaca ünlü, başarılı bir bilim adamıdır. Bu karşılaşma Şarik için bir mucize olsa da gerçek, amaç için kullanılacak araç sıfatından ileri gitmeyecektir. Yarası tedavi edilen, karnı doyurulan, ufak şımarıklıklar ile birkaç haftalık günlük gülistanlık muayenehane günleri Şarik için beklenmedik bir anda yön değiştirir. Hani amaç için araç demiştim ya bu amaca hizmet etmek adına uygun diğer araç gereçler bir azılı suçlunun ölümü ile elde edilmiştir. Bir kadavra ve denek Şarik! Dr. Filipp araştırması için hazırdır. Ameliyat masasında hem bir denek olarak Şarik hem bir doktor olarak Filipp Filippoviç hummalı bir çaba sergiler. Araştırmanın asıl amacı gençleştirmeyi keşfetme

Frankenstein yada Modern Promethus

Resim
  Frankenstein Kimin Öyküsü? Hemen herkesin uzaktan yakından duyduğu, filmlerden gördüğü, kitaplardan tanıdığı; korkunun, gerilimin, canavarların, yaratıkların atasını simgeleyen geçmişten bugüne sanki neneden toruna totalde hemen her toplumda, her kültürde aktarımı farklı olaylar ve durumlardan da olsa yapılan kült karakter Frankenstein’nın eşsiz ve gerçek öyküsü ‘Frankenstein’ yada Modern Promethus. Frankenstein, bilim-kurgu türünün ilk temsilcilerinden biri olmakla beraber, Romantizm akımının etkilerinin Gotik edebiyatın özellikleri ile aktarıldığı bir eser olarak da değerlendirilmekte. Bunun yanı sıra 1820’lerde genç bir kadın tarafından kaleme alınması ve kısa sürede Fransızcaya çevrilmesi, 1823’ te ikinci baskının yayımlanması birçok okurun beğenisini kazanması ile devrim yaratmış bir kurgu ve dile sahip. Öyle ki zamanının tüm eleştirilerini ardında bırakıp yüzyılları aşmış evrenselliğe kavuşmuş bir roman. Okurların, eserin konusuna uzaktan yakından aşinalığı olsa da, Frank

Siddhartha - Hermann Hesse

Resim
  Siddhartha -Ayrılma/Erginlenme/Dönüş-   Hikâye şöyle başlıyor; herkes tarafından çok sevilen ve sayılan, bir Brahman oğlu olan Siddhartha, diğerlerinden farklı olarak içinde dinmeyen bir huzursuzluk, susuzluk içinde kendi beninde akan asıl pınarı, özü, Nirvana’yı bulmak için sonu gelmeyen bir arayışın yolculuğuna çıkar. Maneviyattan maddiyata uzanan bu yol, Siddhartha’nın hemen her duygu durumunu, yaşam biçimini yaşamasına, anlamasına müsaade ederken, tıpkı akan bir ırmak gibi Siddharha’yı geliştirip dönüştürür. Bir Brahmanken bir Samana olur Buddha ile karşılaşır ve sonra bir ‘çocuk insan’ olur. Ruhsal bütünlüğü iç dünyasından dış dünyaya, manevi yaşantıdan maddi yaşantıya dönüşür. Manevi yaşantısı ile sahip olduğu mistik duygu, kavrayış ve becerilerin ardından ‘çocuk insan’ tabiri ile madde evreninde sahip olunan duygu, düşünce, his, beceri gibi çocuk insan davranışlarına yönelir. Bu arayış yolculuğunda karakterimizin karşısına çıkan her birey ve olay karakterimizin bireysel

Uçmak ve diğer Metaforik Şeyler...

Resim
        Uçmak ve diğer Metaforik Şeyler...     "Cehaletimizi kırabiliriz, becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak   kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi, özgür olabiliriz! Uçmayı öğrenebiliriz!"   Uçmak nedir?       Uçmak belki de yalnızca bir histi. Nereye varmak istediğin ile nasıl varmak istediğinin matematiksel olmayan; anlamlı, bir o kadar sistemli fakat kuralsız bir bütünü. Uçmak, özgürlüğün varlıklar içinde doğmadan oluşan yegâne dürtüsü. Peki, o halde; Uçmak için kanatlara ihtiyaç var mıdır?       Uçmak için yapma gücü ile yapma inancı gereklidir. Güç ve inanç aslında hep olduğun ama hiç olamadığını sana verir. Gözler görmese, kulaklar işitmese bile saklı olan his, hissedilendedir. İşte bu hisler varlığı varlık yapan duygulardır. İleriye gitmek için ise sanırım saklı olan hislerin yine güçlü bir bağ ile açığa çıkması gerekir. İşte bu bağ paylaşmaktır. Uçmak için ihtiyaç duyulan şey kanat değil, engin hislerimizi barındıran duygularımızd